Kandil Yağı Koku Yapar mı? Bilimin Işığında Merak Edilen Gerçeği Keşfediyoruz Bazı sorular vardır ki, ilk bakışta basit gibi görünür ama derinlere indikçe hem kültürel hem de bilimsel açıdan ilginç detaylara ulaşırız. “Kandil yağı koku yapar mı?” sorusu da işte onlardan biri. Yüzyıllardır camilerde, evlerde ve manevi mekânlarda kandiller yakılır; bu ışıkların etrafa yaydığı huzur kadar kokusu da merak edilir. Peki bu koku nereden gelir? Her kandil yağı koku yapar mı? Gelin, birlikte bu sorunun kimyasına ve fiziğine doğru küçük bir yolculuğa çıkalım. — Kandil Yağı Nedir? Basit Görünen Karmaşık Bir Karışım Kandil yağı, temelde ışık kaynağı olarak kullanılan, genellikle…
6 YorumKategori: Makaleler
Türk Müziğinde Makamlar Kaça Ayrılır? Toplumun Sesindeki Katmanları Anlamak Bir toplumun müziği, onun ruh haritasıdır. Toplumsal yapıların birey üzerindeki etkisini incelerken müzik, sadece bir sanat dalı değil; kimliklerin, rollerin ve değerlerin yankılandığı bir aynadır. Bir araştırmacı olarak her zaman şunu düşünürüm: İnsan sesi sadece duyguları değil, toplumsal ilişkileri de taşır. Türk müziğinde makamlar bu anlamda yalnızca melodik düzenler değildir; toplumsal yapının çok katmanlı dokusunu da temsil eder. Makamlar, toplumun ritmini, hiyerarşisini ve duygusal hafızasını taşır. Makamların Sayısı: Bir Müzik Sisteminden Fazlası Türk müziğinde makamlar, teorik olarak yaklaşık 600’e yakın farklı biçimde tanımlanabilir; ancak uygulamada yaklaşık 100 civarında makam aktif olarak…
8 YorumOturma Odasında Hangi Renkler Kullanılmalı? Edebiyatla Bir Mekânın Renklenişi Edebiyat, kelimelerin ötesine geçer; her bir kelime, bir renk gibi bir duyguyu, bir hikâyeyi, bir anlamı taşır. Tıpkı bir metinde anlatıcı hangi renk tonlarını seçerse, okuyucular da o renklerin dünyasında kaybolur. Kelimelerin gücüyle inşa edilen dünyalar nasıl her satırda yeni bir algı doğuruyorsa, oturma odasında kullanılan renkler de yaşam alanlarını şekillendirir, o mekânı başka bir gerçeklik kılar. İyi bir renk paleti, bir romanın akışındaki gibi denge, zıtlık ve uyum yaratırken, aynı zamanda duygusal bir atmosferin temellerini atar. Renklerin Gücü: Edebiyat ve Mekânın Renk Uyumu Her renk, bir anlam taşır; her renk,…
Yorum BırakKalsiyum Karbonat Adı Nedir? Farklı Yaklaşımlar, Aynı Bileşik Konuya farklı açılardan bakmayı seven biri olarak bugün “Kalsiyum karbonat adı nedir?” sorusunu masaya yatırmak istiyorum. Kulağa basit gelse de, aynı bileşiğin jeolojiden gıdaya, ilaçtan sürdürülebilirliğe uzanan alanlarda değişen isimleri ve çağrışımları var. Hadi birlikte beyin fırtınası yapalım: Bu bileşiği nasıl adlandırdığımız, onu nasıl anladığımızı ve gelecekte nasıl kullanacağımızı etkileyebilir mi? Temel Çerçeve: Bilimsel Ad, Formül ve Yerleşik Kullanımlar “Kalsiyum karbonat”ın bilimsel (IUPAC) adı doğrudan calcium carbonate; formülü CaCO₃. Türkçede yaygın ve doğru adlandırma “kalsiyum karbonat”. Akademik metinlerde Latince kökenli “calcium carbonas” ifadesi de geçebilir. Gıda ve katkı maddeleri dünyasında E170 (kalsiyum…
Yorum BırakGözde Et Parçası Nasıl Geçer? Antropolojik Bir Yolculuk Bir antropolog olarak, bedenin yalnızca biyolojik bir varlık değil, aynı zamanda kültürel bir metin olduğuna inanırım. Gözde et parçası – halk arasında “et beni” veya “et parçası” olarak bilinen bu küçük oluşum – tıpta basit bir doku büyümesi gibi görünse de, antropolojik açıdan çok daha derin anlamlar taşır. Farklı toplumlarda bu tür bedensel değişimlerin yalnızca fiziksel değil, sembolik, ruhsal ve kimliksel karşılıkları vardır. Bu yazıda, “Gözde et parçası nasıl geçer?” sorusunu kültürlerin ritüelleri, sembolleri ve topluluk yapılarına dokunarak inceleyeceğiz. Ritüeller ve Bedensel Anlamlar Antropolojik olarak bakıldığında, her toplum bedenle ilgili süreçleri bir…
Yorum BırakGöz Ardı Neden Ayrı Yazılır? Felsefenin Gözünden Görmezden Gelmenin Anatomisi Bir filozof için her kelime, varlığın gizli bir parçasıdır. Dil, düşüncenin hem sınırı hem aynasıdır. “Göz ardı” ifadesi, sadece bir yazım konusu değildir; görmenin, bilmemenin ve susmanın bir metaforudur. Bu yüzden “Göz ardı neden ayrı yazılır?” sorusu, bizi dilin ötesinde, etik, epistemoloji ve ontoloji alanlarına davet eder. Etik Perspektif: Görmemeyi Seçmek İnsanın “görmemeyi” seçmesi, her zaman ahlaki bir eylemdir. Göz ardı etmek, yani farkında olup da dikkat etmemek, bilinçli bir tercihtir. Yazımda iki kelimeyle ifade edilmesi de bu bilinçli ayrılığı temsil eder. “Göz” bir farkındalık organıdır; “ardı” ise görmenin ötesine,…
Yorum BırakGrup mu Grubu mu? Öğrenmenin Dilinde Birlik, Anlam ve Pedagoji Üzerine Bir eğitimci olarak sınıfa her girdiğimde, kelimelerin ne kadar güçlü bir öğrenme aracı olduğunu bir kez daha fark ederim. Öğrenme yalnızca bilgi aktarımı değildir; düşünmenin, sorgulamanın ve anlam kurmanın sürecidir. İşte bu yüzden “grup mu grubu mu?” gibi basit görünen bir dil meselesi, aslında öğrenmenin derin yapısını anlamak için mükemmel bir örnektir. Çünkü dil, düşüncenin aynasıdır — ve öğrenme, bu aynada kendimizi yeniden görmektir. “Grup” ve “Grubu” Arasındaki Fark: Dilbilgisel Bir Eşik Öncelikle bu iki sözcük arasındaki farkı açıklayalım. “Grup” kelimesi yalın hâlde, bir topluluğu veya birlikte hareket eden…
Yorum BırakÖğrenmenin Dönüştürücü Gücü: Bir Eğitimcinin Gözünden Her sabah sınıfa adım attığımda, gözlerimdeki umut aynı soruda birleşiyor: Bugün kim bir şeyin farkına varacak? Çünkü öğrenme, yalnızca bilgi edinmek değildir; bir farkındalık sürecidir. Bir gramofonun plak üzerindeki ince hatları okuması gibi, insan zihni de deneyimlerinin izlerini okur. Her bir çizik, her bir ses dalgası, öğrenmenin yankısını taşır. Peki, “Gramofon plak çalar mı?” sorusu bize ne öğretir? — Bir Soru, Bin Öğrenme Yolu: “Gramofon Plak Çalar mı?” Bu soru ilk bakışta teknik bir merak gibi görünür. Oysa pedagojik bir açıdan ele alındığında, öğrenme sürecinin nasıl işlediğini sorgulatır. Bir gramofon, plak olmadan işlevsizdir; tıpkı…
Yorum BırakBugün tartışma çıkarmaya niyetliyim: “Haâla” diye bir yazım yok. Varsa da yalnızca dilin ve düşüncenin tembelleştiği yerde var. Doğrusu “hâlâ”; akraba anlamındaki “hala” ise bambaşka. Bu kadar basit bir ayrımı bile ıskaladığımızda, yalnızca imlâyı değil, anlamı da kaybediyoruz. “Haâla nasıl yazılır?” sorusunun rahatsız edici cevabı Önce netleşelim: “Hâlâ” (uzun ve şapkalı â) “still, henüz, şimdiye dek” anlamındaki zaman zarfıdır. “Hala” ise “babanın kız kardeşi”dir. “Haâla” gibi bir form ise tipografik kazadır; klavye ile telaşın, otomatik düzeltmenin ve kuralsızlığın çarpıştığı o gri bölgede doğar. Peki neden bu kadar kişi bu hataya düşüyor? Çünkü bir kısmımız, dilin inceliğini “gereksiz ayrıntı” sanıyor. Oysa…
4 YorumHey Gidi Nasıl Yazılır? Psikolojik Bir Mercekten Bakış Bir Psikoloğun Meraklı Girişi Hey gidi… Bir an, bu kelimenin gücü size neler hatırlatıyor? İnsan zihni, duyguların ve anıların etrafında dönerken, dilin gücüne olan ilgisi büyüktür. Bir kelime, bir cümle, bir bakış, bazen onlarca yıl boyunca iç dünyamızda yankı uyandırabilir. Peki, “hey gidi” ifadesi, sadece bir kelime olmanın ötesine geçip, bizi psikolojik olarak nasıl etkiler? Bir psikolog olarak insan davranışlarını çözümlemeye çalışırken, bu tür kelimelerin bilinçaltımıza nasıl işlediğini anlamak oldukça ilginç. Hadi gelin, “hey gidi”nin psikolojik yönlerini birlikte keşfedelim. Bilişsel Psikolojiden Bir Bakış Bilişsel psikoloji, zihinsel süreçleri, düşünce biçimlerini ve bellekle ilgili…
6 Yorum